BRCA1, BRCA2 ve TP53
BRCA1, BRCA2 ve TP53, mutasyonları kötü huylu tümörlerin gelişiminden sorumlu olan genlerin isimleridir. Her birimizde bulunan bu genlerin normal varyantları hücre bölünmesinin kontrolünde ve DNA'da meydana gelen hataların onarılmasında rol oynar.
Bu genlerin işlevsel olmayan varyantlarını ebeveynlerimizden miras alırsak, kalıtsal kanser geliştirme şansımız artar.
Kanser BRCA1/2 taşıyıcılık testi klinik uygulamada son derece önemli bir role sahiptir. Bu genlerdeki mutasyonlar en yaygın olarak meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkilidir. Ancak aynı zamanda prostat kanseri ve malign kutanöz melanom ile de ilişkilidirler. BRCA1'deki mutasyonlar için meme kanseri gelişme riski 60-90 %, yumurtalık kanseri için ise 40-60 %'dir.
BRCA2 mutasyonları meme kanserine yakalanma riskini 45-85 %, yumurtalık kanserine yakalanma riskini ise 10- 30 % artırmaktadır. Meme kanseri vakalarının yaklaşık 15-20 %'si ve yumurtalık kanseri vakalarının 5 %'si ailesel genetik yatkınlığa sahiptir. Bu vakaların yaklaşık 15 %'si BRCA1 ve BRCA2 genlerinin mutasyon varyantlarını taşımaktan kaynaklanmaktadır. BRCA-pozitif meme ve yumurtalık kanseri agresif bir seyre sahiptir ve hızlı ve doğru bir şekilde tedavi edilmelidir. Erken önleme ile prostat, pankreas ve cilt kanseri (melanom) gibi diğer organ ve sistemlerdeki tümörler de önlenebilir.
p53
Çeşitli kanserlerin teşhisinde güvenilen bir başka protein de p53'tür. Vücutta tümör hücreleri bulunduğunda "alarm vermekten" sorumludur. Bazı kanserlerin riskini artırabilen nadir bir genetik bozukluk olan Li-Fraumenie sendromunda TP53 geninde bir mutasyon bulunur. TP53 gen mutasyonları mutant p53 proteinleri üretir. Bu kanserler arasında meme kanseri, kemik kanseri, lösemi ve sarkom olarak da adlandırılan yumuşak doku kanserleri bulunmaktadır. Neredeyse her insanın genomunda p53 içeren bir gen bulunur. Protein değişken bir yapıya sahiptir çünkü normal (koruyucu) kısmın yanı sıra tümör sürecini artırabilecek mutant bir parçacık da içerebilir. Bu nedenle, diğer genetik analizlerle birlikte TP53 analizini de eklemek iyi olur.
TP53 geninde bulunan protein türünün analizi, belirli bir bireyin "vahşi tip" bir protein içerip içermediğini belirler. Bu protein kanserli süreçlerin bastırılmasından sorumludur ya da mutant bir tipe sahiptir. Bu protein onkojeniktir ve hastalığa yakalanma riskini artırır. Örneğin, insan papilloma virüsü (HPV) p53'ün aktivitesine müdahale ederek kadınlarda rahim ağzı kanseri riskini artırabilir. Bu ve benzeri p53 mutasyon bulguları, kansere yol açabilecek DNA mutasyonlarının son derece yaygın olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. Eğer p53 ve diğer bazı tümör baskılayıcılar insan vücudunda olmasaydı, kanser son derece yaygın olurdu.
BRCA1, BRCA2 ve TP53 testlerinin birlikte yapılması ne zaman önerilir?
- Meme kanserinin 50 yaşından önce tespit edildiği her durumda. Genç başlangıç yaşı göz önüne alındığında, genetik bir yatkınlık olduğu düşünülmektedir.
- Araştırma sonuçlarının mevcudiyeti, tedavi yolu konusunda çok daha fazla netlik sağlayabilir.
- Herhangi bir yumurtalık kanseri vakasında.
- Üçlü negatif meme kanseri (ER- / P- / HER2-) tanısında ve özellikle 60 yaşından önce.
- Pankreas kanseri ve/veya prostat kanseri ve/veya yumurtalık kanseri olmak üzere iki tür tümörün bir arada bulunması durumunda.
- En az biri 50 yaşın altında olmak üzere meme kanseri olan iki veya daha fazla yakın akrabaya sahip olmak.
- Ailede kanserli BRCA1 ve BRCA2 veya TP53 mutant varyantları bulundu.
Araştırma nasıl yapılıyor?
Bir kan örneği alınır ve daha sonra analiz için gönderilir. En yaygın test yöntemi, 100 % doğrulukta olan yeni nesil genomik dizilemedir. Sonuçların hazır olması, laboratuvara bağlı olarak yaklaşık 3-5 hafta sürer.
Sonuç, tedavi seçimini nasıl etkileyebilir?
Bazı genlerde bulunan mutasyonla birlikte tümörün türü tıbbi onkologlara önemli bilgiler verir. Bu, en iyi tedaviyi seçmelerinde onlara yol gösterecektir.
Meme kanseri genç yaşta teşhis edilirse ve genlerden herhangi biri mutasyona uğramışsa, nüks riski göz önünde bulundurularak total mastektomi önerilebilir. Araştırmalar tarafından kullanılan bir başka kılavuz da belirli bir kemoterapi, immünoterapi veya hedefe yönelik tedavinin reçete edilmesidir. Çoğu zaman bu araştırmaların tanı ve tedavideki önemi göz ardı edilmekte, sonuçların ne kadar önemli bir rehberlik sağlayabileceği fark edilmemektedir. Yukarıdaki kanser türleri için tedavi kombinasyonları genellikle dünya çapında bilinen protokollerdir. Bir gen mutasyonunun varlığı, ana tedavide küçük bir değişiklik yapılmasına veya başka bir tedavi türünün eklenmesine izin verebilir. Bu olasılık, tedaviyi en uygun hale getirecek ve tekrarlanan deneme-yanılma tedavi örneklerini ortadan kaldıracaktır.